20 Haziran 2010 Pazar

senin benim kavkası

ahhh ahhh travesti


Oray Eğin bugünkü yazısında Radikal yazarı Kaan Sezyum’a çattı. Sezyum da Twitter’da Oray Eğin için bakın ne dedi?


MEDYAGÜNDEM- “Radikal'de utanç verici cinsiyet ayrımcılığı” başlıklı yazısında Oray Eğin, Cumartesi günkü Radikal'de 'Kaan Sezyum' mahlasıyla çıkan bir yazıdaki ifadelere taktı.travesti

Kaan Sezyum İstanbul’da günün her saati, her köşede müşteri pazarlığındaki travestileri konu etmişti. Oray Eğin de “Her bir harfinde ayrımcılık kokan, politik olarak yanlış, son derece faşizan bir zihnin ürünü bu satırlar. Üstelik Türkiye'nin entelektüellerin sözcüsü olma iddiasındaki bir gazetesinde yer alıyor; aynı gazete azınlıklar başta olmak üzere pek çok konuda da hassas olmakla övünüyor.” diyerek, Kaan Sezyum’un yazdığı gerçeği böyle eleştirdi.

Kaan Sezyum Oray Eğin’in bu eleştirisine Twitter’da yanıt verdi. Ama öyle bir laf etti ki, Oray Eğin’e saç baş yoldurur cinstendi. Kaan Sezyum Twitter’da “Oray Eğin bana eğilmiş, ama yazıyı yanlış anlayıp eğilmiş. Parantezi okusaydı keşke.” diye yazdı. Sonra da, “Yazdığım yazıyı bu kadar yanlış anlayan varsa bi garip. Travestilerle bi sorunum yok, derdim o değil zaten” dedi.

İşte İki yazar arasında travesti kavgası çıkaran o yazılar:

KAAN SEZYUM’UN RADİKAL’DEKİ YAZISI:

Amsterdam mı İstanbul mu?

Birkaç arkadaşım geçen hafta Amsterdam’a gitti. Amsterdam’a gitmenin tüm gerekliliklerini yerine getiren bu ekipten aldığım iki bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum:

* Amsterdam, gördüğüm en uygar Avrupa şehri.

* Amsterdam’da neredeyse her şey özgürce yapılabilirken sokaklarda bi tane apaçi ya da it kopuk yoktu.

Peki İstanbul’un Amsterdam’dan ne eksiği var? Çoğu insanın ‘Dünyanın en yozlaşmış şehri’ olarak gördüğü Amsterdam gerçekten de çok güzel bi şehir. İnanmıyorsanız internetten bikaç Amsterdam fotoğrafına bakın. Efendi gibi caddeler, insan ölçeğinde binalar, alçak kaldırımlar, insan gibi insanlar, bol turist, Rönesans, falan filan. Amsterdam’a bok atan kafalara birkaç şey söylemek lazım.

Amsterdam’ı savunmuyorum, çok da sevmiyorum, ama İstanbul, açıkçası bu haliyle Avrupa 2010 Kültür Başkenti’yken bile çok afedersiniz Kadıköy’den biraz ufak olan Amsterdam’ın yanında patates gibi bi şehir kalıyor. Bi kere o her yerde fuhuş var denilen Amsterdam’da sokaklarda bi tane bile hayat kadını göremiyorsunuz. Gelelim İstanbul’a, saat akşam 7 oldu mu bir Cumhuriyet Caddesi’ne, Bağdat Caddesi’ne çıkın bakalım, yol kenarında ne göreceksiniz? Evet, siz de kadın göremiyorsunuz, çünkü her yerde travestiler müşterilerle pazarlık yapıyor (Travestilere karşı değilim ama gün ortasında da olacak iş var, olmayacak iş var, sonunda travesti severler bırakın sevsinler, bize/size giren çıkan yok). Sabah işe mi gideceksiniz, Taksim Meyda’nında saat 8.30-9 gibi geceden çalışmış eskort kızlar, hayat kızları, tele kızlar, tele erkekler taksilerden iniyor.

Şimdi gelelim zurnanın isttt dediği noktaya. İstanbul’da çocuk yetiştirdiğinizde mi çocuğunuzu istenmeyen içerikten daha uzun süre uzak tutabilirsiniz, yoksa fuhuşun çok net olarak sadece tek bir noktada yapılabildiği Amsterdam’da mı? Bir de olayın sarhoş-esrarkeş kafası var ki, hiç sormayın. Bir kere İstanbul’da sevin sevmeyin şehir içinde 3 tane dev stadyum var. Mesajı verdiğimi umuyorum. Ne verdiysem artık?

Yasağın sorumlusu kim?

Hal böyleyken, sokaklarda fahişeler, travestiler dolaşırken YouTube iki yıldır kapalı. Bela okumak suç mu tam bilemiyorum. Yani bi faydası varsa suç olmalı tabii, sonuçta bela okunduğu zaman bi işlevi yerine getirebilirse ne güzel. Neyse belamızı sonra okuruz. Peki bu YouTube’un iki yıldır, Çin benzeri baskıcı ve sansürcü ve geri kafalı bir yaklaşımla Türk halkına yasaklanmasından kim sorumlu sizce?

Bence sorumlu aranıyorsa, kürsüden, vinç üzerinden, oradan buradan, basın özgürlüğünden, insan haklarından, hakkaniyetten, ondan bundan bahseden bu hükümettir. Bence sorumlu aranıyorsa, millete hizmet heyecanıyla yanıp tutuşan ve bu hizmet anlayışıyla salya sümük içinde ağlayan bu güzide vekillerdir. Eğer Türkiye hâlâ bir üçüncü dünya ülkesi gibi, baskıyla, sansürle yasakla yaşıyorsa bunun sorumlusu tüm parlamentodur ve iktidar partisidir. Evet, yıllardır yaptığı muhalefetle ülkeyi bir gram ileriye götürmeyi başamamış Deniz Baykal’dır bütün bu olanların sorumlusu. Bir 23 Nisan’da Erdoğan yapsın babalığını, oturtsun Baykal’ı koltuğa. Bu 23 Nisan’da da olmadı. Nasıl olsa Baykal seneye de aynı yerde duracak, partinin başından da ayrılmayacak. O zaman oturur, başbakan olur bir günlüğüne. Eğer Türkiye hâlâ böyle acınası bir durumdaysa bunun bir kısmının sorumluluğunu da hem internete, hem de trenlere bakan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım olarak görmekteyim. Bir vatandaş olarak Binali Yıldırım’ın ses tonundan, yüz ifadelerinden, yuta yuta söylediği kelimelerden, düşünce tarzından, dar bakış açısından ve kötü takım elbiselerinden zerre haz etmiyorum.



ORAY EĞİN’İN YAZISI:



Radikal'de utanç verici cinsiyet ayrımcılığı

Cumartesi günkü Radikal'de 'Kaan Sezyum' mahlasıyla çıkan bir yazıda şu ifadelere bakar mısınız:

'O her yerde fuhuş var denilen Amsterdam'da sokaklarda bir tane bile hayat kadını göremiyorsunuz. Gelelim İstanbul'a, saat akşam 7 oldu mu bir Cumhuriyet Caddesi'ne, Bağdat Caddesi'ne çıkın bakalım, yol kenarında ne göreceksiniz? Evet, siz de kadın göremiyorsunuz, çünkü her yerde travestiler müşterilerle pazarlık yapıyor (Travestilere karşı değilim ama gün ortasında da olacak iş var, olmayacak iş var, sonunda travesti severler bırakın sevsinler, bize/size giren çıkan yok). Sabah işe mi gideceksiniz, Taksim Meyda'nında [yazım hatası yazara ait -OE] saat 8.30-9 gibi geceden çalışmış eskort kızlar, hayat kızları, tele kızlar, tele erkekler taksilerden iniyor.'

Her bir harfinde ayrımcılık kokan, politik olarak yanlış, son derece faşizan bir zihnin ürünü bu satırlar. Üstelik Türkiye'nin entelektüellerin sözcüsü olma iddiasındaki bir gazetesinde yer alıyor; aynı gazete azınlıklar başta olmak üzere pek çok konuda da hassas olmakla övünüyor.

Ama bu Radikal'de çıkan kaçıncı cinsiyet ayrımcı yazı!

Bu çok tepki çeken yazıyla ilgili dünyaca ünlü ressamlarımızdan Erinç Seymen'in dün Facebook sayfasında yer alan şu satırlara kulak kabartalım:

'Seks işçisi transların ne gibi şartlarda çalışıp yaşadıklarını hiç hesaba katmadan, günün hangi saatlerinde işe çıkacaklarını sen tayin edeceksin, değil mi seni gidi tuzu kuru, beyaz Nişantaşı komikçisi? İlk önce sokaklarda bin bir zorlukla çalışan seks işçilerini hedef gösterip, 2 paragraf altta da 1 Mayıs'tan dem vuracaksın, öyle mi? Senin sınıf/emek vizyonun da bu kadar işte... Tabii bu arada kimin gerçek, kimin 'sahte' kadın olduğuna karar veren yetkili merci de yine Kaan Sezyum. Diyor ki: 'Evet, siz de kadın göremiyorsunuz, çünkü her yerde travestiler müşterilerle pazarlık yapıyor.' Bu salyalı transfobi ve ikiyüzlü burjuva ahlakçılığıyla Vakit gazetesinde komikçilik yapsın artık.'

Bakalım 'eşcinsel zaptiyesi' Dinozor Hakkı, bu tartışmaya bulaşacak mı?
istanbul travestileri ankara travestileri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
ankara travestileri istanbul travestileri antalya travestileri izmir travestileri